23 Aralık 2015 Çarşamba

25 yaşında bir adam!

Tek başına bir kanepeye oturmuş kahvesini için bu bitkin çocuk; mutsuzdu. Hayatı boyunca büyük başarısızlıklar saklamıştı heybesinde. Anne ve babasının bitmek bilmeyen kavgaları ve en sonunda boşanmalarıyla birlikte hayattaki ilk acıyı hissetmişti! Sevdiği iki insanın birbirini sevmediğini öğrenmiş ve insanları sevmekten vazgeçebileceğini kavramıştı! O zamanlar henüz 12 yaşında bir çocuktu…
Yarınlara karşı ilk defa umutsuz görünüyordu daha fenası umutsuzluğunun ne olduğu bile bilmeyecek kadar gelecek günlerin kurbanıydı! Yeni doğan her güneş, onun yenilgilerle dolu geleceğini hızlandırıyor ve günü kurtaran anlık tebessümler bahşetmekten ileri gidemiyordu!
İlk birasını 15 yaşında içmişti, 16′sında ilk sigarasını içmişti. Keyif almıştı. Legolar, oyuncak arabalar, futbol topu ve diğer tüm küçük şeylerin aksine onu büyülten ve keyif veren bir şey keşfetmişti… Aradan yıllar geçip gittiğinde hayatta kendisine sadık kalacak olan sadece bu keyifi olacaktı…
17 yaşında aşık oldu! Nasıl olduğunu o da anlamadı. Güzellik büyülüydü ve olgunlaşmakta olan erkekliğini kutsuyordu. Kadınlar için de bir başka kişilik yarattı içinde böylece. Henüz 17 yaşında ayrılmış anne ve babası için, anlamsız sabahlar için, kendisine keyif veren şeyler için ve son olarak da kadınlar için farklı farklı kimliklere sığınır olmuştu!
18 yaşına geldiğinde loş ve sıradan geçen eğitim hayatı akademik bir dereceye sahip olacaktı. Toplumun istediği kolajın kurbanı olmuştu artık; ilkokulu bitirmiş, ortaokulu halletmiş, liseyi bitirmiş ve sıra üniversiteye gelmişti! Esaslı bir eğitim alacak, esaslı yalanlar söylemeyi öğrenecek, güzel bir iş sahibi olacak, çok para kazanacak, ev alacak, araba alacak, güzel bir kadınla evlenecek ve hayatının geri kalan tüm kısmını elde ettiği bu varlıkları korumak için harcayacaktı… Lakin hiçbir şey hesapta olduğu gibi gitmedi;
19 yaşına geldiğinden baştan kaybetmişti. Sanat Tarihi okumaya karar vermiş ve farkında olmasa da çok yanlış bir yolda ilerlemek üzere adımlar atmaya başlamıştı! Elbette yürüdüğü yol kendisine göre ve ortalama bir insana göre doğruydu fakat kutsanmış ve sahip olduğu ezberlere göre hayatına yön veren insanlara göre büyük bir yanlıştı! 
20 yaşına geldiğinde 17′sinde aşık olup, sevişmeye başladığı ve artık kız olmaktan çıkıp, kadınlığa erişmiş dişisine veda etmiş ve ilk ayrılığını yaşamıştı. İlk kez yanlış yaptığı düşüncesine kapılmış ve bu düşünce büyük bir ürperti gibi geçip gitmişti aklının ucundan… O çok sevdiği ve kapıldığı büyü bozulmuş aşkın sonsuzluk gibi bir nimeti olmadığını anlamış ve kadınlardan anlık keyif almaya karar verecek düşkünlüğe vakıf olmuştu! 
21 yaşında Klasik Yunan Mimarisi dersinden çakmıştı! Öğrencilik hayatında ilk kez baltayı taşa  vurmuştu. İlk kez yeteneksiz olabileceğini düşünmüş ilk kez beceriksiz ve tembel bir adam olabileceği fikriyle yüzleşmişti! Aynanın karşısına geçiyor ve kendi kendiyle konuşabiliyordu! 21′indeydi ve eskisine göre daha cesurdu! 
22 yaşına geldiğinde başarısız geçen üniversitedeki ikinci yılının üzerinde yarattığı yılgınlıkla; derin bir sorgulama dönemine girmişti. Artık daha çok içiyordu, daha çok yalnız kalıyordu ve daha çok tavanı seyrediyor, daha çok dumanını üflüyordu karanlık ve loş hayata! Bir çıkış yolu aramaya karar veriyor ve sonra vazgeçiyordu! İnsan kendi başlangıcıyla birlikte kendi sonunu da hazırlıyordu! Bunu yavaş yavaş öğreniyordu… Sanat Tarihi’nden mezun olduktan sonra hiçbir şey olamayacağına inanmaya başlamıştı. Kim iplerdi ki; Gotik Mimarisini ya da diğer başka mimari örneklerini, sanat eserlerini! Kimin umrundaydı sanki? Nasıl bir hata yapmıştı ama geç kalmıştı!
Maalesef hayat 17 yaşında oynadığı bilgisayar oyunlarında olduğu gibi değildi. Joystick elindeyken, kolay bölümü geçiyor zor bölüme gelince oyunu kaydediyor ve o zor bölümü geçene kadar tekrar tekrar oyun oynayabiliyordun. Hayat maalesef böyle bir şey değildi! 
23′üne geldiğinde artık daha olgundu! Daha yalnız, daha inançsız, daha boşvermiş ve yaptığı yanlışlığa kendini inandırmış büyük bir mağluptu! Üniversiteyi bıraktı ve balıkçı olmaya karar verdi!
24 yaşına geldiğinde balıkçı olmuştu. Bir ustası vardı bir de ustasının teknesi. Her gün onlarca çeşit balıktan yiyebiliyor, denizlere açılabiliyordu. İnsanlardan uzaktı, kendisini büyük hayal kırıklıklarına uğratan her şeyden ve herkesten uzaktı! Derin bir oh çekiyordu artık… Mehtabı severek izliyor, ay ışığında yuvarlıyordu cep votkasını. Sıradan kadınlar değil deniz kadınlarıydı artık onu cezbeden! Yoktan bir hayatta yoktan bir hayali daha makul ve anlaşılır bulmuştu…
Ve 25 yaşına geldiğinde;
Saadet dolu geçen 24 yaşını diğer 23 yılından alınmış kutlu bir intikam olarak görmüş, 25′inde son vermişti hayatına.
Zavallı… 
25′inde bir zavallı ve asla makul olamayacak bir çocuk olarak gitmişti!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder